Çin, Biyoteknolojide ABD’yi Geride Bırakıyor

PEKİN — Yapay zeka alanındaki ABD-Çin rekabetine dikkat çekilse de, yeni araştırmalar Çin’in biyoteknoloji alanındaki hızlı yükselişini ortaya koyuyor. Bu durum, özellikle ilaç ve tarım gelişimi açısından oldukça belirgin.

Harvard Belfer Merkezi’nin Perşembe günü açıkladığı “Kritik ve Gelişen Teknolojiler Endeksi”ne göre, beş önemli teknoloji sektöründen biri olan biyoteknolojide, “Çin’in ABD’yi geçme fırsatı en çabuk burada doğuyor” şeklinde bir değerlendirme yer alıyor.

ABD hala bu beş sektörde lider konumda olsa da, biyoteknolojideki dar ABD-Çin farkı, gelecekteki gelişmelerin küresel güç dengesini hızla değiştirebileceğini gösteriyor. Bu tespit, Washington’daki artan endişeleri yansıtmakta.

ABD Ulusal Güvenlik Komisyonu, Biyoteknolojinin Gelişimi Üzerine yaptığı bir raporda, “Biyoteknolojide bir ChatGPT anı olacak ve eğer Çin önce ulaşırsa, ne kadar hızlı koşarsak koşalım, asla yetişemeyeceğiz” diyerek acil bir tonla durumu özetledi.

Komisyon, ABD hükümetinin önümüzdeki beş yıl içinde yerli biyoteknoloji sektörünü desteklemek için en az 15 milyar dolar harcaması gerektiğini önerdi.

Çin’in biyoteknoloji endüstrisi, son aylarda ABD ve Avrupa’nın büyük ilaç şirketlerinin milyonlarca dolar harcayarak Çin’de geliştirilen ve onay alması durumunda kanseri tedavi edebilecek ilaçları edinmeye çalıştığını gösteriyor. Mart ayında Britanya’nın AstraZeneca şirketi, Pekin’de bir araştırma ve geliştirme merkezi için 2.5 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı.

Harvard Belfer Merkezi, Çin’in biyoteknoloji gücünün, ilaç üretimi ve imalatındaki hakimiyetinden kaynaklandığını belirtiyor. Ayrıca, Çin’in ABD’den daha fazla insan kaynağına sahip olduğunu ifade ediyor.

Cynthia Y. Tong, Harvard raporunun yazarlarından biri, CNBC’ye verdiği bir röportajda, “Çin, daha esnek bir düzenleyici rejime sahip ve işleri daha hızlı yürütme yeteneği var” dedi. ABD’nin onay süreçlerinin daha uzun sürdüğünü ve araştırma geliştirme döneminin daha yavaş işlediğini aktardı.

Çin, uzun yıllardır çok yıllı planlar ve özel devlet politikaları ile önemli teknolojilerin geliştirilmesini teşvik ediyor. Biyoteknoloji de bu durumdan nasibini alıyor.

ABD hükümetinin biyoteknoloji konusunda tutarlı bir stratejisi olmadığını belirten güvenlik komisyonu, Çin’in agresif ve dikkatlice koordine edilmiş devlet destekli girişimleri sayesinde hızla ilerlediğini vurguladı.

Bu durum, Çin’in nadir topraklar üzerindeki kısıtlamalarının otomotiv üreticilerini etkilemeye başlaması gibi, biyoteknolojideki Çin hakimiyetinin de ABD ve diğer ülkeler üzerinde bir diğer etki aracı olabileceği endişesini doğuruyor.

ABD ve Çin arasında herhangi bir işbirliği olasılığının çok düşük olduğunu belirten Harvard Belfer Merkezi’nden Eric Rosenbach, biyoteknoloji ve yapay zeka alanında bu durumun en az olası olduğunu ifade etti.

Gelecekte iş dünyası için ne anlama geleceği henüz belirsiz olsa da, bazıları biyoteknoloji gelişiminin doğası gereği küresel olduğunu düşünüyor.

Insilico Medicine, ilaç keşif maliyetlerini azaltmak için yapay zeka kullanan bir startup, ekiplerinin Çin, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’ya yayıldığını belirtiyor. Şirket, Nature Medicine dergisinde yayımladığı bir makalede, AI ile keşfedilen bir ilacın başarılı klinik testlerini gerçekleştiren ilk şirket olduğunu duyurdu.

Diğer veriler, Çin’in klinik denemelerde ABD’yi geride bıraktığını, önemli patent artışı yaşadığını ve dünyada en fazla yaşam bilimleri inşaat faaliyetinin burada gerçekleştiğini gösteriyor.

Çin merkezli Capital O girişim ortaklarından Yang Fan, geleceğin en iyi biyoteknoloji şirketlerinin farklı ülkelerin düzenlemeleri arasında yol alacağını ve küresel kaynakları kullanacağını öngörüyor.

Fan, “Çin pazarı, herhangi bir şeyin ticarileştirilebileceği büyük bir süpermarket gibi” ifadesini kullanarak, yeni girişimlerin öne çıkmak için “gerçekten iyi” olması gerektiğini vurguladı.