Sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı, obezitenin hızla yayılmasına neden oluyor. Vücutta tüm sistemleri olumsuz etkileyen bu durum, yaşam süresini kısaltan önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Gönen, obezitenin dünya genelinde 7’den 70’e kadar her yaş grubunda yaygınlaştığını belirtiyor. Uzman, “Normalin üzerinde yağ dokusu birikimi, yaşam kalitesini bozmanın yanı sıra tip 2 diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve eklem sorunları gibi hastalıklara yakalanma riskini artırmakta ve beklenen yaşam süresini kısaltmaktadır. Ülkemizde obezite sıklığı yüzde 30’un üzerine çıkmıştır ve Avrupa’nın en kilolu ülkesi konumundayız. Kadınlarda obezite, erkeklerden çok daha fazla görülmektedir,” diyor.
Prof. Dr. Gönen, obezitenin ciddi bir hastalık olduğunu vurgulayarak, “Toplumda obezitenin kişinin tercihi veya öz bakım eksikliği ile ilişkilendirilmesi yaygın bir yanılgıdır. Bu durum, obeziteli bireylerin okul, iş ve sosyal yaşamlarında ayrımcılığa maruz kalmalarına yol açıyor. Obezite hastalığının doğru bir şekilde ifade edilmesi ve obeziteli bireylerin ötekileştirilmemesi önemli bir hassasiyet haline gelmiştir. ‘Önce insanım’ sloganıyla başlatılan bu girişim, ‘obeziteli birey’, ‘obeziteyle yaşayan birey’ gibi ifadelerin kullanılmasını önermektedir,” şeklinde konuştu.
BKİ 30 VE ÜZERİNE DİKKAT!
Obezitenin tanısında en yaygın yöntem, beden kitle indeksi (BKİ) hesabıdır. Yetişkinlerde BKİ’nin 30 ve üzeri olması obeziteyi işaret eder. Prof. Dr. Gönen, “BKİ, bir kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2) bölünmesiyle hesaplanır. Normal kabul edilen BKİ değeri 18,5-24,9 kg/m2 arasıdır. 25-29,9 arası kilo fazlalığı, 30 ve üstü ise obeziteyi gösterir. Obezite evreleri de evre 1, evre 2 ve evre 3 olarak sınıflandırılır. BKİ 40 ve üzeri, obezitenin evre 3 olduğunu gösterir. Obezite ile yaşayan kişilerde kanser sıklığı artmakta ve yaşam süresi kısalmaktadır,” dedi.
OBEZİTE TEDAVİSİ KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİYOR
Obezitenin tedavisinde hasta ve hekim işbirliğinin büyük önem taşıdığını belirten Gönen, “Tedavi sadece kilo vermekle kalmamalı, aynı zamanda verilen kiloyu korumak ve yaşam biçimini kalıcı olarak değiştirmek hedeflenmelidir. Bu hedefe ulaşmak için bilgili ve motive bir ekiple çalışmak çok önemlidir,” şeklinde ifade etti.
CERRAHİ KİMLERE UYGULANIR?
En az altı ay boyunca diyet, egzersiz ve ilaç tedavisi ile yeterli kilo veremeyen hastalar için cerrahi düşünülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Gönen, son yıllarda endoskopik tedavilerin öne çıktığını vurguladı. “Obezite tedavisinde iki ana endoskopik yöntem uygulanmaktadır. Bu yöntemler; endoskopik balon yerleştirilmesi ve endoskopik tüp mide oluşturulmasıdır. Endoskopik balon tedavisinde, mideye yerleştirilen balon uygun hacme kadar şişirilir ve 6-12 ay sonra çıkarılır. Bu yöntemle yüzde 10-11 düzeyinde kilo kaybı sağlanmaktadır. Endoskopik tüp mide oluşturulması ise daha yeni bir yöntemdir ve bu yöntemle yüzde 17-18 düzeyinde kilo kaybı sağlanmaktadır,” dedi.
HASTA AYNI GÜN TABURCU EDİLEBİLİYOR
Endoskopik tüp mide yönteminin avantajlarından bahseden Prof. Dr. Gönen, “Kesi olmaması, komplikasyon riskinin düşük olması ve hastaların aynı gün taburcu olabilmesi bu yöntemin öne çıkan özelliklerindendir. Dünyada, diyet ve egzersizle yeterli kilo kaybı sağlanamayan hastalar için önerilmektedir. Ayrıca, daha önce cerrahi tedavi uygulanmış ancak tekrar kilo alımı yaşayan hastalarda da bu yöntem kurtarıcı bir tedavi olarak kullanılabilmektedir,” şeklinde konuştu.

You must be logged in to post a comment Login
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.